Meke Gölü, 5 milyon yıl önce volkanik patlamayla meydana gelen kraterin, zamanla suyla dolması, 9 bin yıl önce ise gölün ortasında ikinci patlamanın olması ve buranın da suyla dolması sonucu oluştu. Yer altı su kaynaklarından beslenen ve suyu tuzlu olan Meke’nin ortasında, 50 metre yükseklikte volkan konisi bulunuyor. Daha önce 12 metre derinliğinde su bulunan Meke Gölü, yıllardır süren kuraklık ve bilinçsiz tarımsal sulama sonucu yer altı su seviyesinin sürekli düşmesi nedeniyle kurudu. Mayıs ve haziran ayındaki yağışlar nedeniyle sadece bir miktar su oluştu.
‘Meke bölgedeki kuraklığın en önemli göstergelerinden bir tanesidir’
Jeoloji Mühendisi Prof. Dr. Fetullah Arık, gölün 2000’li yılların başından itibaren kurumaya başladığını belirtti. Bölgenin korunup, gelecek nesillere aktarılması gerektiğine dikkat çeken Arık, şunları söyledi:
”2000’li yılların başında su seviyesi 1,5-2 metre seviyesindeyken, zaman içerisinde devam eden kuraklıkla birlikte ve yer altı su seviyelerinin çekilmesiyle giderek sularını kaybetmiş bir vaziyette, son birkaç yılda ise kuruma noktasına gelmiş durumda. Kış ve bahar yağışları nedeniyle altta bulunan killi yapı sebebiyle yer yer su birikintisi oluşsa da artık orayı bir göl olarak nitelemek oldukça güç. Meke Gölü gibi önemli ve özel jeolojik değerimizi yitirme noktasındayız. Meke, bölgedeki kuraklığın en önemli göstergelerinden bir tanesidir. Geçmişte sulak alan olarak ilan edilen yerlerden bir tanesi birçok göçmen kuşa ev sahipliği yapan ve jeolojik miras niteliğinde önemli bir bölgedir. Bu bölgenin korunması ve gelecek nesillere aktarılması son derece önemli bir konu.”
‘Yağışlar, istenilen seviyede faydalı değil’
Son yağışların, başta Meke Gölü olmak üzere diğer göllerde de istenilen seviyede faydalı olmadığını söyleyen Arık, “Başta Meke gibi çevredeki jeolojik mirasları içine alan Acı Göl ve çevredeki görsel olarak güzel olan obruklar hatta Timraş Obruğu’na kadar olan bölge Karatay Belediyesi öncülüğünde jeolojik miras olarak projeler yürütülüyor. Bunun içerisinde Çıralı, Meyil, Kızılören Obruğu, Meke, Acı Göl gibi volkanik yapılar, hatta Çatalhüyük, Hotamış Su Depolama ve Timraş Obruğu da var. Meke’nin korunabilmesi için bizim doğal meteorolojik yapıyı kontrol edebilme şansımız yok. Kuraklık devam edecek. Hatta 100 yılın sonuna kadar 3,5 derecelik bir artış öngörülüyor. 3,5 santigrat derece günlük bir hava değişimi olarak algılandığı zaman çok önemli görünmese de tüm dünya çapında ciddi iklimsel olaylara neden oluyor. Buzul alanların önemli bir bölümü eriyecek” dedi.
‘Ruhsatsız kuyular kontrol altına alınmalı’
Bazı göllerin kuruma noktasına geldiğini ve ruhsatsız kuyuların kontrol altına alınması gerektiğini ifade eden Arık, “Bölgede Acı Göl de dahil olmak üzere birçok gölde su seviyesi düşmüş. Meke’nin de içerisinde bulunduğu Ak Göl gibi, Hotamış Gölü gibi göllerimizde sular neredeyse bitme noktasına gelmiş durumda. Özellikle, Akşehir Gölü’nde ise kurtarma çalışmaları devam ediyor. Bu bölgedeki en önemli risklerden bir tanesi sulu tarım. Yer altı su kullanımı olarak baktığımız zaman bölgede 30-35 bin civarında belgeli kuyularımız var ama bunun 3 katı kadar da ruhsatsız kuyu var. Ruhsatsız kuyuların hangi seviyeden hangi suyu aldığı net olarak bilinmiyor. Bu da suyla ilgili planlamaların yapılmasını güçleştiriyor. Bu konuda uzman Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü olduğu için bir an önce bir çözüm üretmesi gerekiyor” diye konuştu.
‘Metrekareye yıllık 300 kilo yağış düşüyor, 250 kilo ise çölleşme sınırıdır’
Yağışların önemine dikkat çeken Arık, ” Karapınar bölgesindeki yağışlarımızı değerlendirirsek; metrekareye yıllık 300 kilo yağış düşüyor. 250 kilo ise çölleşme sınırıdır. Metrekareye 250 kilonun altında yağış düşerse, o bölge çöl olarak nitelendiriliyor. Havza içerisindeki Karapınar ve Tuz Gölü arasındaki bölgede ise yağış anlamında yıllık 250 kilonun altında yağış düşen yerler var. Dolayısıyla çöl şu anda yaşanılan bir durum. Mayıs ve haziran ayındaki yağışların tarımsal üretime ciddi katkısı olduğunu değerlendiriyoruz” dedi.